Epikuros EPÝKUROS
Epikuros Samos’ta (Sisam adasý) doðmuþtur. Babasý Atinalý bir öðretmenmiþ. Dar koþullar içinde yetiþmiþ, çaðýnýn baþlýca felsefe çýðýrlarýyla yakýndan tanýþmýþtýr: Sisam ve Atina’da Platoncu filozoflardan ders görmüþ, ailesi Sisam’san sürülüp Kolophon’a yerleþince Teos’ta o zamanlar ünlü bir okulu olan Demokritosçu Nausiphanes’in öðrencisi olmuþtur. Bu . hocasýndan yalnýz atom öðretiyi deðil, sonra felsefesi üzerinde kesin etkisi olacak Pyrrhon’un þüpheciliðini de öðrenmiþtir. Epikuros pek çok yazmýþ, 300’den çok yapýtý varmýþ, ama bunlardan pek azý – ahlakla ilgili ana düþüncelerini öðrendiðimiz birkaç parça ile felsefesi bakýmýndan önem taþýyan birkaç mektubu – kalmýþtýr.
Ana eðilimi bakýmýndan pratik bir nitelik taþýyan, baþlýca bir ahlak felsefesi olan Epikurosçuluðun da ereði mutluluða (eudaimonia) ulaþmaktýr. Felsefe, Epikuros’a göre bireyin mutluluðunu saðlayacak olanaklarýn, araçlarýn araþtýrýlmasýndan baþka bir þey deðildir; felsefenin yapacaðý, göreceði iþ yalnýz budur. Bu anlayýþýný pek kesin olarak dile getiren Epikuros, felsefenin bu amacýnýn dýþýnda kalan, özellikle salt teorik olan hiçbir sorunla uðraþmamýþ, uðraþtýðýnda da, bunu hep bu amaç dolayýsýyla yapmýþtýr. Nitekim bu amaca varmak için, önce doða bütünü ile araþtýrýlacaktýr (fizik); insanýn neye ulaþmak, neden kaçýnmak istediðini incelemeyi kendisine konu yapan ahlak ( ethik) bundan sonra gelecektir; doðru eylemin olup olmayacaðýný bulmak için, bir de bilgi araçlarý, özellikle de “doðru’nun ölçüsü” aranacaktýr (kanonik= mantýk: doðru’nun kanon’larýný –yasalarýný, kurallarýný, ölçülerini – araþtýrýr) . ama, felsefenin bu üç dalýndan (kanonik, fizik, ethik) ethik (ahlak öðretisi) asýl olandýr, öteki ikisi ahlaka “giriþ”ten, bir hazýrlýktan baþka bir þey deðildir.
Epikuros’un felsefenin amacýný yalnýz pratikte bulmasý, salt teorik olan çalýþmalarýn hor görülmesine yol açmýþtýr. Epikuros’un kendisinde de hayata bir yarar saðlamayan bilimsel araþtýrmalar için bir anlayýþ yok; matematik, doða, tarih üzerindeki incelemeler ona kapalý.
Sokratesçiler gibi Epikuros için de, saðlam bir bilgi olmadan doðru eylem olamaz. Bu saðlam bilginin, doðru’nun ölçüsü (kriteriumu) nedir? Bu ölçü, Epikuros’a göre, teorik alanda: doðrudan doðruya edindiðimiz etkenlerdir; yani düþünceyi iþe karýþtýrmadan edindiðimiz duyu verileri ile bunlarýn birçok defalar ortaya çýkmasýndan, yinelenmesinden doðan genel tasavvurlardýr (prolepsis). Doðrudan doðruya verilmiþ olan rüya görüntüleriyle kuruntular da bu genel tasavvurlar arasýnda yer alýrlar. Doðru’nun pratik alandaki ölçüleri ise, haz ve acý duygularýdýr (pathe).
Epikuros’un fizik öðretisinde, Tanrýlarýn dünya üzerinde hiçbir etkileri yok. Herhangi bir etkiden Tanrýlarý büsbütün uzak tutmak için, Epikuros onlarýn “dünyalar arasýnda”, yani dünyalar arasýndaki boþlukta bulunduklarýný söyler. Tanrýlar eksiksiz bir mutluluk içinde olduklarýndan, onlarýn dünya ile ilgilenmeleri, böylesine bir mutlulukla baðdaþmaz. Tanrýlarý büsbütün yadsýmýyor; bütün uluslarda bir tanrý tasavvurlarý var diye böyle düþünüyor; Tanrýlarý saymayý da öðütlüyor.
Fiziði gibi psikolojisi de Epikuros’un materialist. Psikolojinin ödevi, insaný ölüm korkusundan kurtarmaktýr. Ruh da maddedir, cisimseldir, çünkü ancak maddi olan varlýk etkin ve edilgen olabilir. Ruh dört öðeden kurulmuþtur: Ateþ gibi, soluk gibi, hava gibi birer cisimden, bir de kesin olarak adlandýrýlamayan bir cisimden. Ýlk üç öðe, ruhun bütün bedene yayýlmýþ olan ve içinde aklýn bulunmadýðý (alogon) bölümünü meydana getirirler. Bu bölüm pek psiþik bir þey deðil, fizyolojik yönü canlýnýn, can’a karþýlýk. Ruhun dördüncü öðesi (logikon), korkuyu ve sevinci duyduðumuz göðsümüzde bulunur, burada yerleþmiþtir; ruhi ve tinsel hayatýn asýl taþýyýcýsý da bu. Ölünce ruhu kuran bu dört öðe birbirinden ayrýlýr, yani ruh çözülür, daðýlýr. Bu yüzden ne ölümsüzlüðün, ne de ruh –göçmesinin sözü olabilir; böylece de bu iki düþünceye baðlý olan bütün korkularýmýz, ürkmelerimiz de ortadan kalkar.
Ýstenç özgürlüðü sorununun Epikuros için büyük bir önemi var. Bir indeterminizm olarak istenç özgürlüðü, Yunan felsefesinde ilkin Epikuros’ta tam bir açýklýkla ortaya çýkmýþtýr. Felsefenin tek amacýný insaný mutluluða ulaþtýrmada bulan Epikuros’un öðretisinin, insanýn kör bir zorunluðun elinde bir oyuncak olmadýðý, onun kendi kaderini kendisinin belirleyebileceðini tanýtlamaya giriþeceði tabiidir. Onun için, Epikuros, insanýn istenç eyleminin pek çok iç ve dýþ koþullara baðlý olduðunu doðru bulmakla birlikte, insanýn bu etkilere mutlak þekilde baðlý olmadýðýný, hatta bunlara karþý da karar verebileceðini, nedensiz de seçebileceðini söyler.
Ahlak (ethik), insana neyi mutluluk diye anlamasý, neden kaçmasý, kaçýnmasý gerektiðini, neyi arayacaðýný, yaþayýþýný nasýl düzenleyeceðini gösterecektir. Burada Epikuros, yine kendisinden önceki Yunan felsefesinin bir görüþünü, Kyrene Okulunun hedonizmini (hazcýlýðý) ele alýp canlandýrýr –yalnýz, bu öðretide birtakým deðiþiklikler yaparak. Haz (hedone), Epikuros için, canlýnýn her türlü çaba isteminin doðal amacýdýr. Epikuros haz diyince olumlu hazzý anlamaz – önce bu çeþit haz yok – daha çok, “acýdan kurtulmuþ olma” anlamýndaki olumsuz hazzý anlar. Acýdan kurtulma: vücudun ýstýraptan, ruhun huzursuzluktan kurtulmuþ olmasýdýr ( ataraxia); kýsaca: haz acýsýzlýktýr.
Erdem öðretisi de Epikuros’un “doðru yaþamak” ölçüsüne göre ayarlanmýþtýr. Erdemler, ancak, doðru bir yaþayýþ için araçlardýr; erdemlerin anlam ve deðerleri buradadýr; baþlýbaþýna bir deðerleri yoktur; ancak mutluluða yaramalarý, hizmet etmeleri bakýmýndan deðerli þeylerdir erdemler.
Topluluk hayatýný da Epikuros yine hedonizm bakýmýndan deðerlendirir; onun atomculuða dayanan ahlak öðretisi insanlar arasýnda doðal bir beraberliði kabul etmez; insan, Aristoteles’in dediði gibi bir “zoon politikon”, doðadan toplumsal bir varlýk olamaz. Ýnsanlarýn birarada bulunmalarý, toplum halinde yaþamalarý, sýrf onlarýn bunun böyle olmasýný istemelerinden, beraberliklerinin yararlý sonuçlarý olacaðýný düþünmelerinden meydana gelmiþtir. Toplum, devlet, bütün bireyüstü kurumlar üstün birer varlýk olmayýp yalnýz bireyin mutluluðunu saðlamak için olan araçlardýr. Onun için Epikuros, bilgeye evlenmemeyi bile öðütler. Ýnsanlar arasýndaki beraberliðin bilgeye yakýþan biricik þekli ancak dostluk olabilir. Dostluk da, Epikuros’a göre, tabii yine karþýlýklý yarar hesabýna dayanýr. Yalnýz, dostluk bilge ve erdemli kiþiler arasýnda yarar, çýkar gözetmeyen, karþýlýk beklemeyen bir hayat beraberliði þekline yükselir; bu çeþit bir beraberlikte de insan mutluluðun en yüksek derecesine ulaþýr. “Dostluk” kavramýnýn Epikurosçu felsefede büyük yeri vardýr; dostluk, Epikurosçu dünya görüþünün sosyal idealidir; çünkü bu felsefe bir individualizmdir, tek tek kiþiler arasýnda bir ilgi olan dostluk da individuel bir baðdýr. Bu bað, Epikuros’un Okulu çerçevesinde gerçekten de çok iþlenip deðerlendirilmiþtir. Ama, dostluk sosyal hayatýn ideali olunca, insanýn özel hayatýna çekilip ancak kendisini düþünen yalnýzlaþmasý, politik beraberliðin çözülmesi de bir ilke yapýlmýþ oluyordu.
Öðretisinin önermelerini Epikuros mutlak nitelikte kesin dogmalar olarak dile getirmiþtir.
|