Ülkeler Tarihi Ödevi,Tarih Ödevleri,
 

Sitede Ara Webde Ara
KR
Alà ¼minyun
AlÃÃ
ABBAS G 0ÃÆâ
Basınıver
Tüm Arananlar
 
 
 
Tarih
Ülkeler Tarihi
1. Giriþ

Afganistan Devleti, Afganlarýn bölgedeki diðer topluluklar üzerinde üstünlük kazanmalarý ile 18. asýrda kurulmuþtur. Dil ve ýrk birliði bulunmayan bu ülkede, siyasi birlikte yoktur. Bugün yaklaþýk 25 milyon insanýn yaþadýðý Afganistan’ýn toprak büyüklüðü, 657.500 km2‘lik bir yüzölçüme sahiptir. Afganistan; kuzeyinde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan ile; doðusunda Çin Türkistan’ý (Doðu Türkistan), Keþmir ve Pakistan ile; güneyinde Pakistan ve batýsýnda ise, Ýran ile komþudur.

Afganistan’ýn coðrafi yapýsý; genellikle üzerinde sýra daðlarýn bulunduðu yaylalardan ve yer yer de ovalardan oluþmaktadýr. Bir ziraat ve tarým ülkesi olan Afganistan’da kuraklýðýn yaygýn olmasý ve elveriþsiz tabii þartlardan ötürü topraklarýn ancak onda biri kullanýlabilmektedir. Coðrafi þartlarý çerçevesinde idari olarak da Afganistan, bazý bölümlere ayrýlmýþtýr. Bunlar; Kabil, Kandehar, Herat, Hezaristan, Nuristan, Vehan, Bedahþan ve Türkistan’dan oluþmaktadýr.

Çok karýþýk bir etnik özellik gösteren Afganistan; esas itibari ile Afgan, Tacik ve Türklerden meydana gelmektedir. Ülkedeki ikinci büyük etnik grubu oluþturan Türklerin nüfusu, 5-6 . milyon dolayýndadýr. Özbekler, Türk gruplarý içinde en çok nüfusa sahiplerdir. Bunlar; genellikle esnaf ve çiftçi olarak çalýþýrlar ve Afgan Türkistan’ý denilen bölgede yaþarlar. Bugün Özbek nüfusunun 3 milyonu geçtiði tahmin edilmektedir. Kunduz, Andhoy, Meymene, Akça ve Balar, Mugap, Katagon ve Bedahþah, Özbekler’in yaþadýðý bölgelerdir.

Ýkinci büyük Türk grubunu . oluþturan Afganistan Türkmenleri, Özbekler’den farklý olarak hayvancýlýk yaparlar. Afganistan ihracaatýnda canlý hayvanýn önemli bir kalem teþkil etmesinden ötürü Türkmenler, ülke ekonomisine büyük katký saðlamaktadýr. Herat, Meymene, Andhoy, Taþ-Kurgan, Mezar-ý Þerif, Belh, Akça, Katagan, Bedehþan ve Bala ile Murgap, Türkmenlerin yaþadýðý bölgelerdir. Türkmenler, hayvanlarýna otlak bulabilmek için sýk sýk yer deðiþtirdiklerinden nüfuslarý kesin olarak tespit edilememekle beraber 600.000 civarýnda olduklarý tahmin edilmektedir.

Afganistan’da yaþayan Türkmenlerin çoðunluðunu Alieli boyu ile Teke, Salur, Sarýk, Çavdar ve bilhassa Ersarý boylarýndan oymaklar teþkil etmektedir. Afganistan’daki üçüncü büyük Türk grubunu teþkil eden Kýzýlbaþ Türkleri’nin sayýlarý, 400.000 dolayýnda tahmin edilmektedir. Bu Türkler, 1738’de Herat - . Kabil arasý güvenliði saðlamak için Nadir Þah tarafýndan yerleþtirilen atalarýn torunlarýdýr.

Yukarýda belirilenlerin dýþýnda en kalabalýk Türk grubunu Kýrgýzlar oluþturmaktadýr. Büyük ve Küçük Pamir daðlýk bölgesinde yaþayan Kýrgýzlar’ýn sayýlarý, 1950’lerde Doðu Türkistan’daki Çin zulmünden kaçanlarla birlikte 100.000‘ni geçmiþtir. Bunlarýn dýþýnda Afganistan’da, az sayýda Kýpçak, Karluk ve Çaðatay Türkleri de yaþamaktadýr. Ayrýca Türk-Moðol karýþýmý olduðu kabul edilen Hezare ve Aymak (oymak) gruplarýnýn da son yapýlan çalýþmalarla Türk olduklarý anlaþýlmýþtýr. Böylece 25 milyon civarýnda olan Afgan nüfusunun yarýsýnýn Türk olduðu kabül edilebilir.

Bu makale, tarihsel boyutu içinde Afganistan’da yaþanýlan geliþmeler ve Türkiye - Afganistan arasý iliþkileri ele almaktadýr. Makalenin diðer kýsýmlarý þu þekilde organize edilmiþtir: Ýkinci Kýsým, baðýmsýzlýk öncesi Afganistan’ýn durumu ve kýsa bir tarihçesini özetlemektedir. Kýsým 3, baðýmsýzlýk sonrasý Afganistan’daki geliþmeler ve Türk - Afgan iliþkilerini incelemektedir. Bu inceleme, alt baþlýklarla ele alýnan þu dört dönemi içermektedir:

(1) 1919 -1945 arasý dönem (Afganistan baðýmsýz oluþu . ile II. Dünya savaþý sonuna kadarki devre),

(2) 1945-1979 arasý dönem (Sovyet iþgaline kadarki devre),

(3) 1979-1989 arasý devre (Sovyet iþgali altýndaki devre) ve

(4) 1989 sonrasý dönem (Sovyetler’in Afganistan’dan çekilmesi sonrasý iç savaþ ve Taliban olayý devresi). Son olarak 4. Kýsým’da genel bir deðerlendirme verilecektir.

2. Baðýmsýzlýk Öncesi Afganistan

Afganistan, sahip olduðu coðrafi konumdan dolayý tarih bounca çeþitli milletlerin istila ve iþgaline maruz kalmýþtýr. M.Ö. 500’lü yýllarda ilk defa Ýranlýlar’ca iþgal edilen bölge, daha sonra Büyük Ýskender ordularý tarafýndan ele geçirilmiþtir. Arkasýndan bölgede Baktriana Devleti kurulmuþtur. Bu devlet, . kurulmasýndan yaklaþýk bir asýr sonra Hindistan’da bulunan Çandragupta devletli ile mücadele etmek zorunda kalmýþtýr.

Baktriana Devleti, bu mücadele ve kuzeyden gelen baskýlar sonucu, M.S. 50’de yýkýlmýþtýr. Böylece bölge, batýdan gelen tehlikeleri atlattýktan sonra kuzeyden gelen kavimler tarafýndan tehdit edilmeye baþlamýþtýr. Bölge; 50-125 yýllarý arasý Türk asýllý olduklarý tahmin edilen Ýskit ve 125-480 yýllarý arasýnda ise, Kuþanlar’ýn hakimiyet altýna girmiþtir.

480 yýlýndan sonra Afganistan’ýn yeni hakimleri, baþka Türk kavimleri olmuþtur. Önce Akhunlar, bu topraklara yerleþmiþ; ancak Göktürkler’in baskýsý sonucu 4. yy’da hakimiyetlerini kaybetmiþlerdir. Daha sonra Akhunlar, bölgede kalmýþ ve Halaçlar olarak yaþamayý sürdürmüþlerdir. 7. yy sonlarýna doðru bölge, Ýslamiyeti yayan Arap ordularýnýn istilasýna uðramýþtýr. Bu istila kýsa sürmesine raðmen Ýslamiyet Afganistan’da önemli ölçüde kabul görmüþtür.

Ýslamiyet’in yayýlmasýyla burada Samani, Gazneli, Büyük Selçuklu Devleti ve Harzemþahlar gibi Müslüman-Türk devletlerinin hakimiyetleri görüldü. 1220’den sonra Moðollar, Afganistan’ý istila edip uzun bir süre (bir buçuk asra yakýn) ülkeye . hakim oldular. Moðol hakimiyeti, Afganistan’da yaþayan Türk boylarýný Anadolu’ya göçe zorlamýþtýr. Bölgedeki Moðol eðemenliði, 14. yy sonlarýnda Timur ordularýnca sona erdirilmiþtir. Timur’un kurduðu devlet, ölümünden sonra daðýlmýþsa da torunlarýndan Muhammed Babür’un bölgede kurduðu Türk devleti uzun süre yaþamýþtýr. Babür’un Afganistan’ý merkez yaparak kurduðu devlet, sadece buraya deðil Hindistan’a da Türkler’in . tekrar yerleþmesini saðlamýþtýr.

Babür Devleti, Afganistan’ý hakimiyet altýnda tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arasý dengeyi saðlayamamýþ ve aðýrlýðý Hindistan’a kaydýrmýþtýr. Bu durum; kuzeyden Özbek ve kuzey-batýdan da Safeviler’in Afganistan’a inmesine sebep olmuþtur. Böylece 17. yy ortalarýna doðru Abdali ve Galzay adýný almýþ olan Halaçlar, daðlýk bölgelerden Kandehar ve Zemindaver’in daha verimli bölgeri olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüþlerdir.

18. yy’da Babür Devletinin zayýflamasý üzerine, Afgan kabileleri de baðýmsýz hareket etmeye baþlamýþtýr. Bu durumda Gýlzay gibi bazý kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazýlarýnýn da Ýran tarafýnda yer almalarý, ülkedeki karýþýklýðý artýrmýþtýr. Bu esnada Nadir Kulu komutasýndaki Türkmen ordusu Afganistan ve Ýran’ý yönetim altýna almýþ; Hindistan Babür Türk Devletini de vergiye baðlamýþtýr. Nadir Þah’ýn ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Þah, Hindistan’daki Babür Devleti’ni hakimiyeti altýna almýþtýr (1756-1757).

Bu yýllarda Ýran’ýn sergilediði yayýlmacýþii tehlikesini gören Ahmet Þah, bu konuda Osmanlý Devleti ile müþterek hareket etmeyi istedi ise de, giriþimlerinden bir netice alamamýþtýr. Ahmet Þah’tan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Þah ve Zaman Þah dönemlerinde ülke, önceki ihtiþamlý ve güçlü durumunu koruyamamýþ, iç karýþýklýklar baþgöstermiþtir.

Bu karýþýlýklar 19. asrýn ilk çeyreðine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammed’in yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar saðlanmýþtýr. Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliðini zayýflatma çabasý içine girmiþtir. Bu yýllarda Ýngilizler’in yavaþ yavaþ Hindistan’ý hakimiyetleri altýna aldýklarý gözlenmektedir. Ýlk Afgan-Ýngiliz iliþkisi, Kuzey Hindistan’da Peþaver sorununun çözümünde Ýngiliz hakemliði ile olmuþtur. Arkasýndan 1839-1842 yýllarý arasýnda süren ilk Ýngiliz-Afgan harbi patlak vermiþtir.

Dost Muhammed, ülkesi Ýngilizler’ce iþgal edilmesine raðmen 1863’te Kabil’e . dönerek tekrar Afgan birliðini saðlamýþtý. Dost Muhammed’in 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiþtir. Þir Ali’nin 1868’de iktidarý ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuþtur. Ruslar’ýn Türkistan’ý iþgali, Afganlar ile Ýngilizleri doðal müttefik yapmýþtýr. Ruslar, Türkistan’ý iþgal etmelerine raðmen Afganistan önderliðinde Orta Asya Devletleri’ni de içine alan bir birlik oluþmasýndan hep çekinmiþlerdir.

1879’da vefaat eden Þir Ali’nin yerine Yakup Han geçtiyse de, kýsa bir süre sonra Afganistan’ýn hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiþtir. 1901’de vefaat eden Abdurrahman Han zamanýnda ikinci Ýngiliz-Afgan savaþý yaþanmýþtýr (1878-1880). Bu savaþ sonunda ülke, büyük çapta harap olmuþ ve milli birlik zayýflamýþtýr. Afganistan’ýn içinde bulunduðu bu olumsuz þartlarý fýrsat bilen Ruslar, 1881’de Türkmenistan’ý iþgal etmiþ ve böylece de Afganistan ile komþu olmuþlardýr. 1901’de baþa geçen Habibullah Han, 1919’da ölünce yerine Emanullah Han geçti. Emanullah Han, Hindistan’daki Ýngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistan’ýn baðýmsýz bir devlet olduðunu ve Ýngiltere ile iyi iliþkiler kurmak istediðini iletmiþtir.

Ýngiltere ise, Afganistan baðýmsýzlýðýný kabul edip-etmemekte tereddüt etmiþtir. Bu durum iliþkilerin gerginleþmesine ve üçüncü Ýngiliz-Afgan harbinin baþlamasýna sebep olmuþtur (1919). Bu savaþta baþarý elde edemeyen Ýngilizler, 8 Aðustos 1919’da yapýlan anlaþma ile Afganistan’ýn baðýmsýzlýðýný tanýmýþtýr.

3. Afganistan’daki Geliþmeler ve Türk - Afgan Ýliþkileri

3.1. 1919 - 1945 Arasý Dönem

Sovyetler Birliði ve Afganistan birbirini ilk tanýyan ülkeler olmuþlardýr. Sovyet-Afgan anlaþmasýnýn imzalanmasýndan üç gün sonra, yani 1 Mart 1921’de, Afgan heyeti ile Türk elçilik heyeti arasýnda da ilk Türk-Afgan ittifaký Moskova’da imzalanmýþtýr. Bu anlaþmaya göre Türkiye Afganistan’ýn baðýmsýzlýðýný tanýyordu. Ayrýca taraflardan birine yapýlacak saldýrýyý diðer taraf kendine yapýlmýþ sayacaktý. Yine bu anlaþmaya göre, Türkiye kültürel yardým çerçevesinde Afganistan’a öðretmen ve subaylar gönderecekti. Böylece iki kardeþ millet arasýnda mevcut olan manevi birlik, resmi bir anlaþma þekline dönüþmüþ oluyordu.

Bu anlaþmanýn Ankara ve Kabil hükümetlerince onaylanmasýndan sonra, eski Medine muhafýzý . Fahreddin Paþa, Kabil’e ilk Türk sefiri olarak atandý. Diðer taraftan Sovyetler, anlaþma þartlarýna göre Afganlara yardým etmemiþ ve ayrýca Buhara ve Hive’nin istiklallerini tanýmayarak buradaki Müslümanlarý ezmeye baþlamýþtýr. Bu durum Afganlar’ýn Sovyetler’e karþý daha dikkatli davranmalarýný saðlamýþtýr. Böylece Ýngiliz aleyhtarý bir tutum yerine Ýngiltere ve Sovyetler Birliði arasýnda bir denge politikasý izlemiþlerdir.

Türkiye ile Afganistan arasýndaki dostluðun geliþtirilmesinde Enver Paþa ve Cemal Paþa çok önemli rol aynamýþlardýr. I. Dünya Savaþý sonrasý bu paþalar, önce Almanya ve arkasýndan da Rusya’ya gitmiþlerdir. Cemal Paþa, Avrupa ülkelerinin (özellikle Almanya ve Fransa’nýn) Afganistan’ý tanýmasý hususunda giriþimlerde bulunmuþ ve bunu saðlamýþtýr. Bu sýrada Enver Paþa, Türkistan’da bulunan Türkleri organize ederek Sovyetlere karþý baðýmsýzlýk savaþý yürütmelerine çalýþmaktadýr.

Sovyetler, Almanya’da bulunan Cemal Paþa’nýn Afganistan’a döndükten sonra Afganistan Türklerini de Enver Paþa gibi organize edeceðini ve Türkistan’ýn baðýmsýzlýk mücadelesini destekleyeceðini hesap etmiþ ve Cemal Paþa’nýn Afganistan’a dönüþünü engellemek istemiþlerdir. Bunu baþaramayan Sovyetler, Afganistan’a dönmekte olan Cemal Paþa’yý Tiflis’te 1922 yýlýnda kiralýk bir Ermeni katile öldürtmüþlerdir.

Afganistan ve Türkiye, ayný yýllarda Ýngiliz emperyalizmine karþý baðýmsýzlýk savaþý yürütmüþlerdir. Benzer duygularýn paylaþýlmasýna vesile olan bu durum, iki ülke halklarýný biririne daha fazla yaklaþtýrmýþtýr. Bu kapsamda Türk dostluðunun Afganistan’da geliþmesine Mahmud Beg Tarzi önemli katký saðlamýþtýr. Tarzi, eðitiminin bir bölümünü Ýstanbul’da tamamladýktan sonra Afganistan’a gittiðinde Habibullah Han’a, ülke kalkýnmasýnda Türkiye ve Türk aydýnlarýndan faydalanýlmasý gerektiðini belirtmiþtir. Bu talebin olumlu bulunmasý üzerine de, Türkiye’den bir aydýn grubu davet edilmiþ ve bunlarla ortak çalýþmalar yürütülmüþtür.

Cemal Paþa’nýn katkýlarý ile baþlayan Afgan ordusundaki yenilik çabalarý, Paþa’nýn þehit edilmesi üzerine bir süre kesintiye uðramýþtýr. Ancak 1 Mart 1921’de Türkiye ile Afganistan arasýnda imzalanan anlaþma ile, Türkiye, Afganistan’a sadece askeri deðil ayný zamanda eðitim ve ideri alanda da modernleþmesi hususunda destek saðlayacaktý. Böylece Türkiye’den gelen uzmanlar ile Afganistan’da modernleþme çabalarý hýzlanýrken, diðer taraftan da Avrupa ve özellikle Türkiye’ye tahsil için yüzlerce Afgan gencini gönderilmeye baþlanmýþtýr

Emanullah Han, Afganistan’ýn eðitim ve modernleþme çalýþmalarýna katký ve destek için diðer ülkelerdeki yenilikleri yerinde görmek ve yetiþmiþ eleman temin amacýyla Aralýk 1927’de bir dýþ geziye çýktý. Mýsýr, Fransa, Belçika, Ýsviçre, Almanya, Ýngiltere ve Rusya’yý ziyaret etti. Son olarak Mayýs 1928’de Türkiye’ye gelen Emanullah Han, çok içten ve sýcak karþýlanmýþtýr. Mustafa Kemal, Emanullah Han ve onun þahsýnda Afgan milletine ilgi ve dostluk göstermiþtir.

Mustafa Kemal, Emanullah Han ve eþi onuruna verdiði yemekte Türk milletinin Afgan milletine karþý sýcak duygularýný belirten bir konuþma yapmýþ ve Emanullah Han’a, öncelikle güçlü bir ordu . kurmayý tavsiye etmiþtir. Bu ziyaret esnasýnda, 1 Mart 1921’de imzalanan Türk-Afgan Anlaþmasýna ek olarak, “Türkiye ve Afganistan arasýnda dostluk ve teþrik-i mesai muahedenamesi” adýyla yeni bir anlaþma imzalandý (1928).

Bu anlaþmada; iki devletin birbirleriyle dost olduklarý, düþmanlarýna karþý ortak tavýr alýnmasý ve ilerlemek için gerekenleri saðlamada imkanlarý iyi olan tarafýn diðerine yardýmcý olmasý gibi esaslar yer alýyordu. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti; ilmi, hukuki, askeri alanlardaki uzmanlarýndan bir kýsmýný Afganistan’da görevlendirecekti.

Emanullah Han, Afganistan’a döndüðünde önceki ihmallerden ötürü biriken sorunlarýn iç huzursuzluk ve karýþýklýða yol açtýðýný gördü. Ancak bütün bu olumsuzluklarý ciddiye almadan Avrupa ve Türkiye’de gözlemlediði yenilikleri uygulamaya giriþti. Acil çözüm gerektiren sorunlarýn ertelenmesi, yeni bir hata idi. Her alanda yenilik yapmak istiyen Han, ülke gerçekleri doðrultusunda hareket etmiyordu. Para ve eleman eksikliði de karþýlaþtýðý önemli engellerden biriydi. Ayrýca Mustafa Kemal’in “güçlü bir ordu kurma” önerisini yerine getiremediðinden ülkede otorite zayýflamýþ ve inkýlaplarda baþarýlý olamamýþtýr.

Emanullah Han, danýþman seçimi konusunda da isabetsiz davranmýþtýr. Bütün bu hatalarýndan sonra geç de olsa acilen “güçlü bir orduya sahip olmasý” gerektiðini anlamýþ ve hemen çalýþmalara baþlamýþtýr. Türkiye’den Afganistan’a giden Kazým Orbay baþkanlýðýndaki heyet çalýþmalara baþladýðýnda ülkedeki iç isyanlarda kontrolden çýkmýþtý. Emanullah Han, bu yenilik çabalarýndan sonuç alamadan yönetimden ayrýlmak ve Ýtalya’ya gitmek zorunda kaldý. Yerine kardeþi Ýnayetullah Han geçti.

Ülkedeki karýþýklýklarýn önlenememesi üzerine ise yönetim, çeteci Habibullah Han’a geçmiþtir. Bu yönetim, Afganistan’da bulunan Türk askeri heyetini geri göndermiþtir. Bu arada Fransa’da sürgünde bulunan Nadir Þah, ülkesine dönerek Habibullah’dan Kabil ve Afganistan’ý kurtarmýþtýr. Nadir Þah, Afganistan’da . büyükelçi olarak bulunan Yusuf Hikmet Bayur’un da tasvibini alarak Afganistan hükümdarý oldu. Nadir Þah’ýn özellikle Türk büyükelçisinin tasvibini almasý, Türk dostluðuna verdiði önem bakýmýndan dikkat çekicidir. Nadir Þah, ülke gerçeklerine uygun ve halk tarafýndan benimsenen reformlar yapmýþtýr.

Türkiye’nin çok önem verdiði Emanullah Han’ýn baþarýsýz olmasý, Nadir Þah’ýn da din kurallarý ve din adamlarýna öncelik vermesi, Türkiye tarafýndan hoþ karþýlanmamýþtýr. Ancak bir süre sonra Nadir Þah’ýn yerine geçen oðlu Zahir Þah’ýn reform hareketlerine devam etmesi üzerine Türkiye, tekrar Afganistan’a yaklaþmýþtýr. Nadir Þah, Afganistan dýþ politikasýnda Ýngiltere ve Rusya arasýnda bir denge kurmaya çalýþmýþtýr. Bu siyaset, Afganistan’ýn bu devletlerden birisinin . hakimiyeti altýna girmesini engelemiþtir.

Nadir Þah’dan sonra oðlu Muhammed Zahir Þah da, ayný dýþ politikayý izlemiþtir. Ancak bu durum, Afganistan’ý uluslararasý alanda yalnýzlýða itmiþtir. Ýran’la olan sýnýr anlaþmazlýðý da bu dönemde Afganistan’ýn bir baþka sýkýntýsý olmuþtur. Bu zor günlerinde Afganistan’ýn yardýmýna hep Türkiye yetiþmiþtir.

Afganistan ile Ýran arasýnda 1903’den beri devam eden sýnýr sorununda Türkiye’nin 1934’de hakem olmasý istenmiþtir. Türkiye, Kazým Orbay baþkanlýðýnda bir heyet gönderek sorunu halletmiþtir. Ayrýca Türkiye, Afganistan’ý uluslararasý alanda düþtüðü yalnýzlýktan kurtarmak için Milletler Cemiyetine girmesini saðlamýþtýr. Yine ayný yýllarda Türkiye, çeþitli ülkelerdeki büyükelçilikleri vasýtasý ile Afgan çýkarlarýný korumaya çalýþmýþtýr.

1930’lu yýllarda Türk büyükelçisi olan Mahmut Þevket Esendal, Türk hükümeti ve Atatürk’ün direktiflerini Afganistan’da baþarýyla uygulayarak Türk nüfuzunu artýrmýþtýr. Ayrýca sempatik kiþiliði ile de, Afgan kralý ve hükümetiyle yakýn iliþkiler kurarak hükümetin baþdanýþmaný haline gelmiþtir. Türkiye’den giden doktor ve uzmanlar da Afganistan’da üstün hizmetler vererek takdir kazanmýþlardýr.

Afganistan’da bulunan Türk uzmanlar, olaðanüstü çabalar göstermiþlerdir. Bunlardan birisi de Prof. Dr. Mehmet Ali Daðpýnar’dýr. Daðpýnar hukuk müþaviri olarak gittiði Kabil’de Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bina ve hoca yokluðuna raðmen, 9 Haziran 1938’de kurmuþtur. 1957’de plan müþaviri olarak tekrar Afganistan’a giden Daðpýnar, kurduðu fakülte mezunlarýyla birlikte çalýþmýþtýr.

II. Dünya Savaþý . öncesinde Ýtalya ve Almanya’nýn uyguladýklarý iþgal ve istila hareketleri çerçevesinde Afganistan’da da faaliyet göstermeleri ve burayý ülkelerinin nüfuz alaný seçmeleri, Afgan liderlerini huzursuz etmiþtir. Türkiye, tüm zor günlerinde olduðu gibi Afganistan’a bu konuda da yardýmcý olmuþtur. Türkiye, 8 Temmuz 1937’de Ýran, Afganistan ve daha sonra Irak’ýn katýlmasýyla Sadabat Paktý’ný kurarak . Afganistan’ý Alman ve Ýtalyan nüfuzuna düþmekten kurtarmýþtýr. Böylece bu dört Ýslam ülkesi, II. Dünya Savaþý öncesi zor günlerde birlikte hareket edip birbirlerine destek olmuþlardýr.

Sadabat Paktý’ndan en çok rahatsýz olan ülke Sovyet Rusya olmuþtur. Türkiye, Dýþ Ýþleri Bakaný Tevfik Rüþtü Aras’ý Moskova’ya gönderek bu Paktýn Rusya aleyhinde bir cephe olmadýðý ve dört Ýslam ülkesi arasýnda dostluk ve iþbirliði amaçlý olduðunu izah gereði duymuþtur. Atatürk’ün önderliðindeki Balkan Paktý ile Ýtalya ve Almanya’nýn faþist tehdidi, Sadabat Paktý ile de, Sovyet Rusya’nýn komünist tehdidi önlenmiþtir. II. Dünya Savaþý sýrasýnda Afganistan’ýn tarafsýz kalmasýna raðmen bazý kabilelerin isyaný üzerine Ýngilizler’in asker göndermesi, ülkeye yine zor günler yaþatmýþtýr.

3.2. 1945 - 1979 Arasý Dönem

II. Dünya Savaþý sonrasý yýllarda Türkiye, bazý sýkýntýlý devreler yaþamasý ve bunlarýn üstesinden gelmesine raðmen hala Sovyet tehdit ve tehlikesi altýnda olacaktýr. Bu þartlar altýnda NATO ittifakýna giren ve güvenliðini teminat altýna alan Türkiye, diðer dost ülkeler ve Afganistan’la olan dýþ iliþkilerinde bazý deðiþiklikler yapmak durumunda kalmýþtýr. Bu durum, Afganistan’ý içeride olduðu kadar dýþarýda da sýkýntýya sokmuþ ve yeniden yalnýzlýða itmiþtir.

II. Dünya Savaþý sonrasý Afganistan’da gerçekleþen hükümet deðiþikliði ile baþbakanlýða Þah Mahmut geçmiþtir. Yeni hükümetle birlikte iç ve dýþ politikada önemli deðiþiklikler . olmuþtur. Ýç politik geliþmelerin bazýlarý; tutuklu muhalif liderlerin affedilmesi ve önemli bürokratik görevlere getirilmesi ve yurt dýþýnda eðitim görmüþ Afgan gençlere devlet kadrolarýnda görev verilmesi þeklinde belirtilebilir. Dýþ politikadaki önemli geliþmeler ise, dünyada artýk savaþ öncesi Ýngiltere rolünü üstlenmiþ olan Amerika ile yakýn iliþki kurulmasý ve Amerika’dan ekonomik yardým temini þeklinde olmuþtur.

Bu yýllarda bazý Afgan kabileleri, Cinnah liderliðinde baðýmsýzlýk mücadelesi veren ve daha sonra da Pakistan’ý kuran Hindistan Müslümanlarýna büyük destek vermiþ ve hatta Hindularla yapýlan savaþlarda bizzat yer almýþlardýr. Bu kabileler, yapýlan bir plepistle de Pakistan’a katýlmak istediklerini beyan etmiþlerdir.

Pakistan’ýn da Afgan kabileleri ile ayný duygularý paylaþmasý, buna karþýlýk Afganistan’ýn bu kabilelere yarý baðýmsýzlýk vermeyi kabulü, Afganistan ve Pakistan arasýnda anlaþmazlýða sebep olmuþtur. Bunun üzerine Afganistan’ýn bir Paþtunistan milleti oluþturma gayreti, sorunu büsbütün büyültmüþtür. Amerika, Sovyet karþýtý bu iki ülke arasýndaki sorunun çözümü konusunda arabuluculuk rolü üstlenebileceðini teklif etmiþ; ancak bu teklif, Pakistan tarafýndan reddedilmiþtir. Bunun üzerine Türkiye’nin arabuluculuðu gündeme geldi ise de, yapýlan uzlaþma teklifleri yine Pakistan’ca kabul görmemiþtir.

1950’den sonraki yýllarda da Türkiye’nin kardeþ Afganistan’a karþý çeþitli yardým ve dostça uyrýlarý sürmüþtür. Bu kapsamda Türkiye; yayýlmacý komünist tehlikesine karþý Afganlýlarý uyarmýþ, Ýran’la olan sýnýr sorunlarýnýn çözümünde yardýmcý olmuþ ve Afganistan’ýn Baðdat Paktý’na katýlmasýna çalýþmýþtýr. Ancak o günkü Afgan yöneticilerinin ileri görüþlü olmayýþlarý ve içinde bulunduklarý uluslararasý þartlar, Afganistan’ý adým adým bir komünist iþgale sürükleyecektir.

Afganistan ve Pakistan arasýndaki sorunlarýn çözülememesi üzerine Afganistan, Rusya’nýn da etkisi altýnda Pakistan’ýn hasmý olan Hindistan’la yakýn iliþkiler kurdu. Daha sonrada Amerika’dan talep . ettiði modern silahlarý alamamasý ve Pakistan hava kuvvetlerinin saldýrýsýna maruz kalmasý, Afganistan’ý ister istemez Sovyetler’e yaklaþtýrdý. Ayrýca 1953’ten sonraki Amerikan yönetiminin Afganistan’ý dýþlayarak Ýran ve Pakistan’a yaptýðý büyük askeri yardýmlar da, bu yakýnlaþmayý çabuklaþtýran diðer bir faktördür.

Ayný yýllarda Sovyetler Birliði’nde iktidara gelen yeni yönetimde (Nikita Hruþçev ve ekibi), önceki Stalin döneminin baskýcý yayýlma politikasýný deðiþtirerek, yumuþak ve yardým görünümlü bir yayýlma politikasý benimsemiþlerdir. Bu yeni Sovyet politikasýnýn uygulanmasý için en uygun aday ülke, içinde bulunduðu þartlar itibari ile Afganistan olacaktýr. Bu yeni Sovyet politikasýnýn da etkisi ile Afganistan’da baþbakanlýða Muhammed Davud Han getirilmiþtir. Yeni Afgan yönetimi, Amerika . ile iliþkileri bozmak istememekle birlikte içinde bulunduklarý ve çevrelerinde geliþen olaylarýn etkisi ile yavaþ yavaþ Sovyetler’le yakýn iliþkiler kurmuþtur. Bu durum karþýsýnda Türkiye, hiç bir þey yapamayacaktýr.

Davud Han ve diðer bazý Afgan yöneticileri; Afganistan’da iþçi sýnýfýnýn olmamasý, ezilen köylülerin bulunmamasý, kalabalýk þehirlerin olmamasý, yüksek bürokrat bir sýnýfýn yokluðu ve Afgan halkýnýn Ýslamiyete çok baðlýlýðý gibi faktörleri dikkate alarak komünizmin Afganistan’a asla gelemeyeceði ve zemin bulamayacaðý kanaatini taþýyorlardý. Ancak buna zýt olarak Sovyetler, yapacaklarý ekonomik yardýmlar ve tesis edecekleri kültürel ilþkilerle, Afganistan’ý da komünist ailenin bir üyesi yapacaklarýný düþünüyorlardý. Amerika’nýn Afganistan’ýn yardým isteklerini yine geri çevirdiði bir sýrada aradýklarý fýrsatý buldular ve Sovyetler’in Kabil büyükelçisi aracýlýðýyla yardýma hazýr olduklarýný ilettiler.

Davud Han, Sovyetler’in bu teklifini geri çevirmedi. Bunun üzerine 1954 yýlýnda iki ülke arasýnda ilk kredi anlaþmasý imzalandý, karþýlýklý ziyaretler gerçekleþti. Baþbakan Davud’un 1956’da Sovyetler Birliðine yaptýðý ziyareti müteakip Sovyet danýþmanlar, Afganistan’a gelmeye baþladýlar. 1956’dan itibaren her sene 100 Afgan genci Sovyetler Birliði’ne askeri ve eðitim amaçlý gönderildi. 1960’dan sonra ise Sovyet uzmanlar, askeri akademilerde görev yapmak için Kabil’e geldiler. Sovyet-Afgan iþbirliði çerçevesinde eðitim dýþýnda projeler, yol yapýmý, sulama, makina tamiri ve daha sonra da Jeolojik araþtýrmalar ve ziraat alanlarýndaki çalýþmalar takip etti.

Sovyetler, Afganistan’da bazý zengin doðal kaynaklarý bulmalarýna raðmen bunlarý çýkarýp iþlememiþlerdir. Sadece doðalgaz çýkartmýþlar ve bunun da büyük bir kýsmýný, ülkelerine aktarýp kullanmýþlarýdýr. Sovyetler, izledikleri komünist yayýlmacý politikadan sonuç almaya baþlamýþlardý. Sovyet-Rusya’da eðitim gören Afganlý gençler, belkide farkýnda olmadan Sovyet propogandasý yapmaya baþlamýþlardýr.

Sovyetler Birliði, 1960-61 yýllarýnda Afganistan-Pakistan sorununu daha da büyüterek iki Ýslam ülkesinin diplomatik iliþkilerini kesmesine neden olmuþtur. Pakistan ile iliþkilerini kesen Afganistan’ýn dýþ dünya ile baðlantý kurmak için yol olarak da Sovyetler’den baþka bir alternatifi kalmamýþtý. Böylece Afganistan’ý istediði gibi kendine baðlý bir hale getirmiþtir. Amerika bu sýrada devreye girerek, Ýran’ý ikna etmiþ ve Afganistan’a ait vasýtalarýn bu ülke üzerinden transit geçmesini saðlamýþtýr.

Amerikanýn Sovyet nüfuzuna karþý Afganistan’a destek vermesi ve Afganistan’ýn bu durumu çok iyi deðerlendirmesi sonucu, önemli ilerlemeler kaydettiðini görüyoruz. Ancak bu durum, 1970’li yýllara kadar sürmüþtür. Amerika’da deðiþen iktidarlarlarýn Afganistan’a karþý ilgisiz kalmalarý, buna karþýn Sovyetler’in de Afganistan’da hakimiyetlerini artýrmalarý sonucu iç çalkantýlar ortaya çýkmýþtýr.

Bu ortamdan faydalanan Davut Han (1963’de Baþbakanlýk’tan ayrýlmýþtý), Genelal Abdülkadir liderliðinde solcu subaylarýn ve Muhammet Tereki önderliðindeki sivil marksistlerin yardýmý ile Zahir Þah’ý kansýz bir þekilde devirerek iktidarý ele geçirmiþtir. Davut Han, meþruti krallýk idaresini kaldýrýp kendisinin de baþkaný olduðu Cumhuriyeti ilan etmiþtir. . Davut Han’ýn bu ikinci saltanatý, önemli ölçüde Afganistan’daki acý olaylarýn da baþlangýcý olmuþtur.

Marksistlerin desteði ile gerçekleþen 1973 darbesinden sonra solcu subaylara orduda daha çok görev verilmeye baþlandý. Ordudaki solcu atamalarýn hýzlanmasý benzeri durum emniyet teþkilatýnda da görülmeye baþlandý. Ancak Davut Han, 1975 sonrasý politikasýnda deðiþiklik yaptý. Sovyetlere . karþý ne olduðu bilinmeyen bir iliþki dönemine girdi. Sovyetler Birliði’nden açýkca uzaklaþtý. Davut Han, solcu olmayan yöneticilere de görev vermeye ve batýyla iyi geçinme politikasý izlemeye baþladý.

1976’da Ýran’a gitti. 1977’de Mýsýr, Pakistan ve Suudi Arabistan’ý ziyaret etti. Sovyetler Birliði, Davut Han’ýn bu faaliyetlarini temkinli bir þekilde izliyor . ve Afganistan’daki danýþmanlarýnýn sayýsýný sürekli artýrýyordu. Mayýs 1978’de Kabil’de toplanacak Baðlantýsýz Ülkeler Bakanlar Konferansý’nda Davut’un tutumu ele alýnacaktý. Ayný yýlýn Nisan ayýnda Kabil’e gelen Küba heyetine karþý Afgan yönetiminin umursamaz tavrý ve daha önce sergilediði Küba alehtarý faaliyetler, sosyalist ülkeler arasýnda Afgan yönetimi karþýtý bir cephe oluþturdu.

Diðer tarftan komünist Perçem Partisi’nden Mir Ali Ekber Heybar’ýn öldürülmesi üzerine ülke içinde komünistlerin Davut Han’a karþý baþlattýklarý muhalefet, 17 Nisan 1978’deki hükümet darbesinin baþlangýcý oldu. Heybar’ýn cenaze törenine 11 bin kiþinin katýlmasý Davut Han’ý endiþelendirdi. Davut Han, hemen harekete geçerek aralarýnda Babrak Karmal ve Nur Muhammed Tereki’nin de bulunduðu komünist Halh ve Perçem liderlerini 24 Nisan’da hapsetti. Tutuklananlardan Hafýzullah Emin, kaçmayý ve orduya haber göndermeyi baþardý.

26 Nisan’da Vatan Car, Kabil’e bir tank birliði gönderirken; Abdülkadir de, Davut’un sarayýný bombalamak ve taraftarlarýný ortadan kaldýrmak için Hava Kuvvetlerini gönderdi. Askeri birliklerin çoðu, bunun komünist bir darbe olduðunun farkýna bile varmadan destekledi. 27 Nisan’da Davut Han ve ailesi, darbeciler tarafýndan öldürüldü.

Nur Muhammet Terekki, Hafýzullah Emin ile Babrak Karmal, serbest býrakýldýktan sonra hükümet kurma çalýþmalarýna baþladýlar. Yayýnladýklarý bildiri ile izleyecekleri politikalarýný açýkladýlar. Darbeciler, bir taraftan güven tesise çalýþýrken diðer taraftan da Mayýs 1978’de bazý idam cezalarý uyguladýlar. Nisan 1978’de komünistlerin iktidara gelmesi ile, Afganistan’daki Sovyet danýþman sayýsýnda büyük bir artýþ gözlendi. Bu danýþmanlar, Afgan polis teþkilatýnda ve gizli emniyet teþkilatýnda birtakým düzenlemelere gittiler.

Muhalefette bulunanlara çeþitli iþkenceler uyguladýlar ve toplu infazlar yaptýlar. Ayrýca Þubat 1979’da A.B.D. Büyükelçisi Adolph Dubs, önce rehin alýnmýþ ve sonra da öldürülmüþtür. Büyükelçilerinin öldürülmesi ile Amerika, Afganistan’daki Sovyet iþgali karþýtý politikasýnda daha katý ve kararlý olmuþtur.

Ýlerleyen günlerde yönetime gelen komünistler arasý siyasi rekabetten ötürü çözülmeler baþladý. Bu durumda Sovyetler Birliði, orduda çoðunluða sahip olan Halkçý’larý desteklemiþ ve Babrak Karmal’ý yönetimden uzaklaþtýrmýþtýr. Perçem taraftarlarý, liberaller, üniversite proföserleri, muhafazakarlar ve milliyetçiler tutuklanmýþtýr. Bu tutuklanmalarý takip eden infazlar, toplu katliamlar ve Ýran Þah’ýnýn devrilmesi, Afganistan’da genel huzursuzluðu daha da artýrmýþtýr.

Eylül - Aralýk arasý dönemde huzursuzluk iyice týrmandý. Eylül 1979’da iktidarda sadece Emin býrakýldý. Nihayet 24 Aralýk 1979’da kesin Sovyet iþgali gerçekleþti. Sovyet iþgali ve Emin’in bir Sovyet ajaný tarafýndan öldürülmesinden sonra, Babrak Karmal baþbakan oldu. Afgan halký, Rus birliklerinin ülkelerine girmelerine büyük tepki gösterdi. Bunun üzerine Sovyetler, Karmal’ý ve ideresini savunmak için Afganistan’a takviye askeri birlikler sevketmiþlerdir. Bu istiladan sonra ise, her alanda Sovyet danýþmanlarýn aðýrlýðý hissedildi ve Afgan ordusu tamamen hakimiyetlerine geçti.

3.3. 1979 - 1989 Arasý Dönem

Sovyet danýþman veya teknisyenlerden Orta Asya kökenlilerin çoðunluðunu Tacikler teþkil etmiþtir. Sovyetler, Afganistan’ý istilalarý sýrasýnda Öðretim Elemenlarý’nýn yetersiz oluþu nedeni ile fazla baþarý saðlayamamýþlardýr. Ancak Sovyetler Birliði’ne eðitim amaçlý gönderilen Afganlý öðrenci sayýsý önemli miktarda artmýþtýr. Örneðin 1980’de Taþkent’teki 600 Afganlý öðrenci varken daha sonra bu sayý, 5.000’e yükselmiþtir.

1982 yýlýnda Sovyetler Birliði’nde eðitim gören toplam Afganlý öðrenci sayýsý, 25.000’e ulaþmýþtýr. Taþkent’te bulunan ve Özbekçe bilen bazý Afganlý öðrenciler, ülkelerindeki mücahit faaliyetleri hakkýnda Özbeklerle bilgi veriyorlardý. Bu durumu önlemek isteyen Sovyet yetkilileri, Afganlý ögrencileri Moskova ve Leningrad’a taþýmak istemiþtir. Ancak Özbek lider Reþidov’ýn giriþimleri . ile, bu durum önlenmiþtir.

Sovyetler, Afganistan’ý iþgal ederken oradaki yer altý ve yer üstü doðal kaynaklarý kullanmayý, Orta Doðu Petrol bölgesi ve Hint Okyanusu’nu denetim altýna alamayý hesap ettiler. Ancak 10 yýl süreli iþgal döneminde bu hesap gerçekleþmemiþtir. Bu baþarýsýzlýk, birçok sebepe dayanmakla birlikte bunlardan üç tanesi özel önem arzetmektedir. Bu önemli sebepler:

(1) Müslüman Afgan halkýnýn olaganüstü bir direniþ göstermesi,

(2) Amerika’nýn dünya kamuoyunda konuyu sýcak tutmasý ve bazý yaptýrýmlar uygulamasý,

(3) Sovyetler’in gerçekleþtirdiði haksýz iþgalin ülke insanlarýna getirdiði yükün ve insan kaybýnýn daha sonra baþlayan açýklýk politikasý ile Sovyet halkýnca . öðrenilmesi ve tasvip edilmemesi olarak belirtilebilir.

Sovyet iþgali üzerine Afgan halký, direniþe baþladý. Baþlangýçta direniþ gösteren Afganlýlar’ýn eðitimsizliði ve yeterli modern silahlardan yoksun bulunmalarý, baþarýlý olmalarýný engelledi. Buna karþýlýk Sovyetler’in çok üstün silah gücüne sahip olmalarý, ülkeyi denetim altýna almalarýný kolaylaþtýrdý. Bunun üzerine, önemli bir Afgan mülteci grubu Pakistan’a göçtü.

Peþaver vadisi, kýsa zamanda Afganlý mülteciler ile doldu. Sayýlarý milyonlara ulaþan bu insanlar, kabile yapýlanmalarýný orada da oluþturdular. Afgan kabileleri arasýndaki rekabet, dini ve etnik farklýlýklara dayanan mücahit gruplarý, arasýnda birlik oluþturmayý engelledi. Dost ülkeler, yaptýklarý yardýmlarla bu gruplaþmalarý daha da teþvik ettiler. Afganistan’da eðitim ve . öðretime fazla önem verilmemesi, geri kalmalarýna, kabile hayatýný sürdürmelerine ve bir millet haline gelmelerine engel olmuþtur.

Ayrýca kurulan hükümetlerin, Afgan halkýnýn %60’ýný oluþturan Taþtumlarý korumasý, Türk kabilelerini (Özbek, Türkmen, Kýrgýz ve Hazera), Tacik ve diðer topluluklarý eðitim ve diðer sosyal haklardan mahrum etmesi, bu kabilelerin karýþarak bir Afgan milletini oluþturmalarýný engellemiþtir. Afganistan’daki Sovyet baský ve katliamýna paralel olarak Afganistan’dan Pakistan’a göç edenlerin sayýsý da artmýþtýr.

1983 yýlýnda Peþevar vadisindeki mülteci sayýsý, 3.5 milyonu bulmuþtu. Pakistan, buradaki mültecileri kabilelerine göre kamplara yerleþtirmiþtir. BM (çeþitli yardým organlarýyla), Dünya Saðlýk Teþkilatý, Milletlerarasý Çalýþma Teþkilatý, Türkiye Kýzýlay Teþkilatý gibi birçok yardým kuruluþu, bu mültecilere çeþitli yardýmlar saðlamýþtýr. Suudi Arabistan ve Kuveyt baþta olmak üzere bazý Ýslam ülkeleri de, Pakistan’a maddi para yardýmý yapmýþlardýr. Daha sonra bu mülteci kamplarýna iskan edilen Afgan kabileleri, çeþitli “Mücahidin Gruplarý” oluþturmuþlardýr.

Bu mücahitlere Afgan ordusundan kaçan subaylarýn katýlmasý, Pakistan ve Amerika baþta olmak . üzere bazý ülkelerin de silah saðlamasý üzerine, bu mücahitler, Afganistan içlerine girerek iþgalci Sovyet güçlerine karþý savaþmýþlardýr. Fakat tüm bu geliþmelere raðmen bu gruplar, bir birlik altýnda toplanamamýþtýr. Bu olumsuz durum, hem Sovyetler’e karþý baþarýyý hem de siyasi birliði engellemiþtir. Ne varki çeþitli ülkeler, bu gruplarý, etkisi bu gün dahi . görülebileceði gibi kendi çýkarlarý doðrultusunda desteklemiþlerdir. Ancak Afgan halký ve mücahit gruplarýn olaðan üstü gayret ve kahramanlýklarý ile Sovyetlere emperyalizmine büyük maddi ve manevi zararlar verdirilmiþtir.

Amerika, Sovyetler’in Afganistan’ý iþgal etmesine büyük bir tepki gösterdi. Amerika’nýn bu tepkisini diðer NATO üyesi ülkeler de destekledi. Yukarýda da deðinildiði gibi Amerika’nýn Sovyet iþgaline karþý olmasýndaki en önemli nedenlerden biri, 1979 Þubat’ýnda büyükelçilerinin öldürülmesiydi. Amerikan yönetimi, büyük kamuoyu baskýsýyla kukla Karmal yönetimini tanýmamýþ ve Senato onayýna sunduðu SALT II anlaþmasýný geri çekmiþtir.

Kongre desteðini de alan Amerikan yönetimi, Afgan halkýna kendisini yönetme hakký dahil her türlü yardýmý yapmayý resmi politika olarak ilan etti. Ancak konuyla ilgili kesin bir çözümün sorumluluðunu ise, BM’e havale etmiþtir. Bu durum da sorunun sürünceme de kalmasýna neden olmuþtur. Ayrýca diðer NATO ülkeleri de Afganlý mülteci ve mücahitlere, para ve askeri malzeme yardýmý yapmýþlardýr. Kendi çýkarlarý doðrultusunda Çin’de, Amerika yanýnda yer almýþ ve mücahitlere yardým yapmýþtýr. Böylece Sovyetler Birliði, uluslararasý alanda yalnýz kalmýþtýr. Buna raðmen hiç bir hukuka dayanmayan haksýz ve kanlý Afganistan’daki Sovyet iþgali, on yýl kadar sürmüþtür.

Kýzýl ordu Afganistan’a girdiði zaman Sovyetler, Afgan ordusundan ve Afgan hükümetinden bekledikleri ilgiyi bulamamýþlardýr. Kendilerine yalnýzca Rusya’da eðitim gören subaylar yardýmcý olmuþlardýr. Umduklarýnýn tam tersine ordunun önemli bir kýsmý, Sovyetlerle iþbirliði yapmayý ve kendi halkýný öldürmeyi reddetmiþtir. Sonuçta 100 bin kiþilik Afgan ordusundan 70 bini silahlarýyla birlikte mücahitler tarafýna geçmiþlerdir.

Sovyetler, bu baþarýsýzlýklarýnýn yanýsýra Afganistan’ýn sarp arazisi karþýsýnda da çaresiz kalmýþlardýr. Bütün bu baþarýsýzlýklarý Kýzýl orduyu kontrolden çýkarmýþ ve Afgan halkýna karþý adeta bir soykýrým baþlatmýþlardýr. BM Ýnsan Haklarý Komisyonu’nun 20 Kasým 1985 tarihinde yayýnladýðý rapora göre, Ocak-Eylül 1985 arasýnda Sovyet ordusu, 32.755 kiþiyi öldürmüþtür. Sovyetler’in masum halka saldýrýlarýný öðrenen mücahitler, karþý saldýrýlarýný sýklaþtýrmýþ ve önemli kayýplar verdirmiþlerdir. 1979-1984 yýllarý arasýnda Sovyet ordusu 8 bini ölü olmak üzere 25 bin kayýp vermiþtir. Aynýdönemde Sovyet maddi kaybý da 12 milyar dolarý bulmuþtur.

Sovyet ordusu bu kanlý iþgaliyle 1987’e kadar hem kendisini hem de Afgan halkýný çok yýpratmýþtýr. Bu tarihten sonra Sovyetler’in politikalarýnda bazý deðiþiklikler görülmüþ ve Sovyet hükümeti içeriden ve dýþarýdan gelen baskýlar karþýsýnda Afganistan’dan çekilme yollarý aramaya baþlamýþtýr. Sovyet ordusu, Brejnev devrinde Afganistan’a girmiþti. Bu haksýz ve kanlý iþgali sona erdiren Mihail Gorbaçev olacaktýr. Gorbaçev, Afganistan’dan çekilmek için önce uygun zemin ve zaman aramaya baþladý. Bunun ilk adýmýný da, 1979’da iþ baþýna getirilen Karmal’ý Afganistan Demokratik Halk Partisi ve hükümet baþkanlýklarýndan alarak attý. Yerine Dr. Muhammed Necibullah’ý getirdiler. Necibullah’a bir . “Milli Uzlaþma Komisyonu” kurdurdular.

Bu komisyon üyeliklerine kabile reislerini getirerek hükümete karþý muhalefeti önlemek istiyorlardý. Ancak kabile temsilcilerine istediklerini yaptýramayýnca hükümet deðiþikliðinden beklediklerini bulamadýlar. Bu arada Gorbaçev, Afganistan sorunundan çok kendi ülkesinde olanlardan endiþeliydi. Gorbaçev, 1987 yýlýnda uygulamaya koyduðu Perestroyka ve Glastnost ile açýklýk ve yeniden yapýlanma getirdi. Uygulanan bu politika ile de Rusya’nýn yýllardýr mazlum milletleri nasýl sömürdüðü ortaya çýktý.

Sovyetler, Afganistan’dan çekilme konusunda Amerika ile baþlattýklarý gizli görüþmeleri hýzlandýrmak zorunda kaldýlar. Gorbaçev, 22 Þubat 1988 günü Ýsviçre’nin Cenevre þehrinde baþlayacak görüþmelerden önce 8 Þubat 1988’de bir açýklama yaparak, 15 Mart’a kadar anlaþma saðlanýrsa 9 ayda Afganistan’dan çekileceðini ilan etti. Sovyetler ve Amerika arasýnda yapýlan anlaþma, 14 Nisan 1988 tarihinde Cenevre’de imzalandý. 15 Mayýs 1988’de yürürlüðe giren bu anlaþmayla Sovyetler’in Afganistan’dan nasýl çekileceði açýk bir þekilde belirtilmemiþ olmasýna raðmen taraflar arasýnda yapýlan gizli bir protokolle Sovyetler, 120 bin kiþilik ordusunu 15 Mayýs 1988 ile 15 Þubat 1989 arasýnda Afganistan’dan çekmiþtir.

Sonuç olarak on yýl süren iþgali sýrasýnda Sovyetler’in yaptýðý zulüm ve katliamlar cezasýz kalmýþtýr. Bütün Müslüman ülkelerde olduðu gibi dünya kamuoyu da Afganistan’daki haksýzlýklar karþýsýnda duyarsýz kalmýþtýr.

3.4. 1979 Sonrasý Dönem

Afganistan’da iç savaþýn çýkýþ sebeplerinin baþýnda Afgan mücahit gruplarýnýn kabile yapýsýndan kendilerini kurtaramamalarý gelir. Bu durum Sovyet ordusunun çekilmesinden sonra da devam etmiþ, ülkede birlik ve beraberlik saðlanamamýþtýr. Mücahit gruplar kabilelere dayanmalarýnýn yanýsýra “Ilýmlýlar” ve “Radikaller” olmak üzere ikiye ayrýlmýþlardýr. Ayrýca Afganistan’da yaþayan 6 milyon dolayýndaki Türk’te “Müslümanlar Birliði” adlý ayrý bir grup oluþturmuþtur.

Türk mücahit grubunun baþýna geçen Azad Beg, Peþevar vadisine göç eden ve Afganistan’da kalan Türkleri bir araya toplamýþtýr. Ancak bu Türk mücahit grubu, Türkiye veya uluslararasý kuruluþlarýn saðladýðý yardýmlardan faydalandýrýlmamýþtýr. Bunun üzerine Türkiye, Pakistan’da yaþayan Afganlý mültecilerden 5 bin kiþilik bir Türk grubu Türkiye’ye getirmiþ ve diðerlerine de özel yardým yapmýþtýr.

Sovyetler’in Afganistan’dan geri çekilmelerinden sonra Azad Beg, Afgan Türklerinin liderliðini, bir zamanlar Afganistan ordusunda da görev yapmýþ olan General Raþit Dostum’a býrakmýþtýr. Afganistan Türkleri arasýnda Türkiye Türkleri için Atatürk benzeri bir misyon yüklenen General Dostum, Türk mücahit gruplarýný kýsa sürede düzenli orduya çevirmiþ ve haklarýný korumaya çalýþmýþtýr.

Sovyetler ve Amerikalýlarýn anlaþmasý üzerine Afgan mücahit gruplarýndan yedisi, Kasým 1987’de bir ittifak kurmuþlar ve Afganistan’daki Necibullah hükümetini tanýmadýklarýný duyurmuþlardýr. Ayrýca bu mücahit gruplarý arasýnda varýlan mutabakat gereði; kurulacak yeni Afgan hükümetinde her bir mücahit grup lideri üçer aylýk dönemler için baþbakanlýk görevi üstlenecekti. Ancak bu karar; Amerika, Sovyetler Birliði ve Pakistan tarafýndan desteklenmedi. Artýk Afganistan için gelecek günlerde, mücahit gruplar arasý iktidar mücadelelerinin sürdüðü kardeþ kavgasý felaketi yaþanacaktý.

Afganistan’dan çekilmeden önce Sovyetler, yönetime kukla Necibullah’ý getirmiþler ve daha sonrada bütün güçleri ile desteklemiþlerdir. Necibullah kuvvetleri ile mücahit gruplarý arasýndaki çarpýþmalarda, her iki taraf ve sivil halk büyük kayýplar vermiþtir. Kanlý çarpýþmalardan sonra silah ve askeri azalan Necibullah, ailesi ile birlikte Kabil’deki BM binasýna sýðýnmýþtýr. Böylece Afganistan, mücahit gruplarýn eline geçmiþtir. Mücahidlerin kurduklarý hükümette baþbakanlýk görevine Rabbani gelmiþ ve yýllardýr harap ve bitap düþmüþ ülkedeki yaralarý sarmaya çalýþmýþtýr.

Ancak kýsa bir süre sonra ise, yeni . hükümete karþý muhalefet büyümüþtür. Ardýndan da bölgedeki Amerikan ve Pakistan çýkarlarýný korumak amacýyla organize edilen Taliban örgütü, mevcut hükümeti tanýmayarak ülkeyi silah zoruyla ele geçirmiþtir. Taliban birlikleri ile hükümet yanýnda yer alan Ahmet Þah Mesut ve General Dostum birlikleri arasýnda çok çetin ve kanlý muharabeler olmuþtur. Savaþan taraflar ve sivil halk, çok büyük kayýplar vermiþtir.

4. Sonuç

1900 öncesi haritalarýn incelenmesi ile Afganistan Devleti’nin bulunduðu bölgede daha önce böyle bir devletin olmadýðý anlaþýlacaktýr. Bu bölgede, ya eski adýyla; Tatarya, Ýskitler, Horosan, Cenubi (Güney) Türkistan gibi veya yönetim kurmuþ hükümdar veya sülale adýyla; Hunlar, Oðuzlar, Gazneliler, Selçuklular, Babürlüler ve mahalli hanlýklar gibi isimlere rastlanacaktýr. Tarihte Afgan diye bir millet olmamýþtýr. Yaklaþýk bir asýr önce Ýngilizler, böyle bir kelime yerleþtirmiþtir. Bölge halký hayvancýlýkla uðraþtýðýndan, hayvanlarýna otlak bulabilmek için kýþýn Penjap vadisine göçer, ilkbaharda da geri dönerdi. Türkler bu halka, hareket eden veya göçebe manasýna gelen “Avghan” derlerdi. Bu halk ise kendisini, “Pushtu - Pushtan” olarak anardý.

Ruslarýn Türkistan’ý, Ýngilizler’in de Hindistan’ý iþgal etmeleri, sýnýr komþuluklarýný gündeme getirdi. Bunun üzerine yaptýklarý hesaplar ve aralarýnda yürüttükleri gizli görüþmelerle, bir ara devlet oluþturmaya karar verdiler. Böylece 19. asýrda bir Afganistan Devleti doðdu. Ancak Güney Türkistan’ý da kapsayacak bu devletin yönetiminde bölge halký veya Türklerin bulunmasý, Ýngiliz ve Rus çýkarlarýna uygun deðildi. Böylece Ýngilizler, Penjab Sihlerini teþvik ederek ve silahlandýrarak, William Cambell adlý bir Ýngiliz subayýn sevk ve idaresinde bölgeyi iþgal etmelerini saðladýlar.

Daha sonra Müslüman olduðu ve general ünvaný aldýðý görünümü verilen Cambell, General Muhammed olarak . beþ þahýn Genelkurmay Baþkanlýðý görevini yürütmüþtür (Emir Þir Ali’den Emir Abdurrahman’a kadar). Yaklaþýk bir asýr önce cereyan eden bu hadise, Taliban olayýnda da tekrarlanacaktýr. Taliban grubu, Pakistan’ýn Peþaver þehrinde organize edildikten sonra Afganistan’a sokularak yönetime geçirilmiþtir. Bu sefer, yerli Avghan kabileri silahlarý ile birlikte onlara katýlmýþtýr.

Sözlük anlamý öðrenci olan Taliban, Peþaver’deki medreselerde din dersleri alan gençlerin kurduðu bir örgüttür. Bu çocuklarýn, çok üstün savaþ tecrübesine sahip mücahitler karþýsýnda baþarý kazanmasý akýl ve mantýkla açýklanabilecek bir þey deðildir. Talibanla savaþan yerli halkýn çoðunluðunu; Türkler, Tacikler ve Pushtan olmayan Turanlýlar oluþturmaktadýr. Ayrýca Taliban kuvvetleri arasýnada birçok gayrimüslümün de bulunduðu alýnan esirlerden anlaþýlmýþtýr.

Özellikle iç savaþ ve kardeþ kavgasý dramýnýn yaþandýðý dönemde Afganistan’da yaþayan halklarýn kaderine tesir edebilecek ve yaþadýklarý derin ýzdýraplarý azaltabilecek rolü, sadece Türkiye üstlenebilirdi. Çünkü; bölgedeki Türk soydaþlarýnýn varlýðý kadar diðer mücahit gruplarýn güvenine sahip yegane ülke Türkiye idi. Ne varki gerek Türkiye’nin aktif arabuluculuk giriþimlerinin olmamasý ve karþý taraftan da böyle bir talebin gelmemesi, bu fýrsatýn kaçýrýlmasýna neden olmuþtur.

Yeni Afganistan Devletinin yapýlanmasý, Saray’ýn da belirtiði gibi, “Afgan, Türk ve Tacik bölgelerinden oluþacak bir federasyon ile Afganca, Türkçe ve Tacikce’nin resmi diller kabül edilmesi” þeklinde olmasý en mantýklý görülmektedir. Ancak bu þekilde ülkede kalýcý bir barýþ ve huzur tesis edilebilecektir.

Ekleyen: Dersler - 03.01.2012 - 1683 Okuma - 1 Yorum
« Önceki Sonraki »
Tarih
Þamanizm
Kriminolojinin Tarihi
Sanat TarÝhÝ
Sigaranýn Tarihçesi
Ülkeler Tarihi
Ýstanbul’da Ilk Met
Ýnsan Haklarý Nasýl Kabul
Genelkurmay Baþkanlarý
Hun Imparatorluðu, Hun Tü
Dünyada Ýlk Çevre Nizamna
Roma Ýmparatorluðu...
Resimlerle Osmanlý
Tarih Bölümü Ýstek Hattý.
2. Dünya Savaş&
Kurtuluş Savaş&
Ders Notlarý:ders Notlarý
TarÝh ÖncesÝ Ve ÝlkÇaÐ Ta
Nizâm-ý Cedid Hakkýnda Bi
Tarihe Giriþ Ve Kavramlar
Türk Destanlarýndan;oðuz
Tüm Tarih

 
 
Copyright © 2007 ders.sevdamisali.net Her Hakký Saklýdýr. BuSrA & KaaN | Bilði Arþivi | Bize Ulaþýn
0.0712 saniyede üretildi. //V3.1
Dostlarýmýz:  Bilði - Sohbet

Siteni Ekle Sitekayit.com Ödev