ZEUGMANIN TARİHİ
Büyük İskender’in komutanlarından Seleukos imparatorluğunun kurucusu Seleukos
I.Nikator (M.Ö 312-281) Fırat’ın doğu yakasında Pers asıllı karısı Apama için Apameia am
Euphrat (Keskince/Tilmusa) batı yakasında ise kendi adına Seleukeia am Euphrat (Fırat
üzerindeki Seleukeia) adlı iki tane kent kurmuştur. Daha sonra Zeugma adını alan
batıdaki yerleşme; Kommagene Krallığının dört önemli kentinden birisi olmuş ve
konumundan dolayı hızla gelişmiştir. Roma hâkimiyetine giren bölge Anadolu kökenli
askerlerden oluştuğu . için, 4. skitia lejyonu adını alan askeri garnizonun burada
konumlanması Zeugma’nın önemini daha da artırmıştır. İki yüzyıl Roma
imparatorluğunun en üst düzey yönetici ve subaylarına ev sahipliği yapmıştır. Askeri
önemi yanında doğu-batı dünyasının önemli merkezleri arasında işlek bir ticaretin geçiş
noktası olmuştur . M.S. 2 yüzyılda en görkemli günlerini yaşayan kent, M.S.250’de Sasani
hükümdarı I.Şapur’un Durayı kuşatıp ele geçirmesinden sonra, 256 yıllarında Zeugma’nın
da Sasanilerce yakılıp yıkıldığı buluntulardan anlaşılmıştır. M.S. 4.yy da Zeugma geç
Roma hakimiyetine girer. M.S.5–6 yy erken Roma hâkimiyetine girer. VII.yy İslam
akınları sonucu terk edilir. X-XII. yy. da küçük bir islami yerleşme olur. XVI. yy. bugün ki
Belkıs köyü kurulur.
ZEUGMANIN KONUMU VE ÖNEMİ
Zeugma Antik Kenti, Gaziantep İli Nizip ilçesi,Belkıs Köyü sınırları
içersinde,Fırat Nehrinin kıyısında yer alır.Yaklaşık olarak 20 bin
dönümlük arazi üzerinde kurulmuştur.Kentin adı Köprübaşı ya da
Geçityeri gibi anlamlara gelir.Fıratın geçilebilir en sığ yerinde
olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80
bin nüfusuyla dönemin en büyük kentlerindendir.
Zeugma Haritası
KAZILAR
Zeugma Kazıları
1987’de Belkıs Tepesi’nin güneyinde,Gaziantep müzesi tarafından ilk kazı çalışmaları
başlatılmıştır.Anakaya’ya oyulmuş oda mezar ve önünde yapılan kazıda,kaçakçılardan
arta kalan çok sayıda heykel bulunmuştur.1992’de Belkıs Ören Yeri bekçisinin haber
vermesi üzerine antik kentin orta bölümündeki Ayvaz Tepesi’nin kuzeydoğu yamaçlarında
definecilerin açtığı bir tünel bulunmuş.İçerde ise;tabanın figürlü mozaiklerle kaplı olduğu
görülmüştür.Böylece başlayan kazılarda bir Roma villası ve sanatsal yönden oldukça
değerli taban mozaikleri ortaya çıkartılmıştır.1993’te Avustralya’dan David Kennedy’nin
bir dönem katıldığı kazıda,bir villa terasındaki mozaik döşemede ortadaki panonun içinde
yer aldığı anlaşılan biri kadın,diğeri erkek oturan iki figürün dizinden yukarısının kesilerek
çalındığı anlaşılmıştır.Daha sonra A.B.D’de Menil Collection bulunduğu anlaşılmıştır.Bu
parçalar Türkiye’ye getirilmiştir. 1995 yılında West Avustralya Üniversitesi’nden gelen
arkeoloji ekibinin katılımıyla çalışmalar ilk kez uluslar arası düzeye ulaşmıştır.1996-99
yıllarında Fransa’nın Nantes Üniversitesi’nden Dr.Caterina Abadi Reynal ile Gaziantep
Müzesi birlikte çalışmalar yapmıştır.Bu katılımla Belkıs kenti tümüyle ele alınmıştır.2000
yıllarında Birecik baraj gölü altında kalacak Belkıs Mezarlık Üstü mevkiinde Gaziantep
Müze Müdürlüğü’nün kurtarma kazıları yoğunlaşmıştır.
HEYKELLER
Belkıs/Zeugmayı Anadoludaki pek çok antik kent içinde ön plana çıkaran bir çok özellik
bulunuyor. Bu özelliklerden birisi kendine has özellikler taşıyan heykeltraşlık ekolüdür.
Belkıs/Zeugmada ele geçirilen heykeller, kabartmalar ve mezar stellerinde kendini
gösteren bu ekole ait pek çok örneği Türkiyenin ve dünyanın çeşitli müzelerinde görmek
mümkün.
ARES (MARS) HEYKELİ
Zeugmada bulunan bir diğer önemli buluntu da Roma dönemine
ait 1,50 m boyunda bronz bir Mars heykeli. Eski Yunan’ da
savaş tanrısı olan “Ares’ in Romalı karşılığı Mars heykelin ilk
temizlik bakımını yapan arkeolog Fatma Bulgan’ a göre “Mars
Roma’ da çok önemli bir tanrı. Bereketi ve gücü simgeliyor.
Bilindiği gibi Mars savaşçı bir tanrı ve bu kararteriyle kente çok
uyuyor. Ayrıca, Fırat kıyısında bereketli topraklar üzerinde
kurulmuş bir kent. Bu nedenle Mars’ ın Zeugma için çok önemli
olduğunu düşünüyoruz. Yaklaşık 1800 yıl toprağın altında kalan
bronz heykelin üzerini sert bir kalker tabakası kaplamış. Bunun
temizlenmesi oldukça güç. Çünkü, eserin özgün bronz yapısını bozmadan ve oksitlenmeyi
harekete geçirmeden bu temizlenmeyi yapmak uzmanca, titiz bir çalışmayı gerektirir.
Mars heykelinin üzerinde birde yanık izi var. Arkeologlar bunun M.S 252’ de Parthlar ‘ın,
Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkmasından kalan izler olduğunu düşünüyorlar.
BULLALAR
Bulla mühür baskı anlamına geliyor.Zeugma’da ortaya çıkarılan bullalar bu alanda dünya
rekorunu,Gaziantep’e ve Türkiye’ye kazandırmıştır.Bu mühür baskılar yüz bini buluyor.
Pişmiş topraktan yapılan bullalar,üzerinde taşıdıkları,son derece zengin tasvirler ile
Zeugma’nın diğer antik kentlerle olan ilişkilerini,dönemin ekonomik,sosyal ve dini hayatı
üzerine bilgiler edinmemizi sağlar.
FRESKLER
Zeugma Freskleri,süzülmüş kireçli,ince kum katkılı ıslak ve kuru sıva üzerine
üçgen,baklava dilimi gibi bezekler tavus kuşu,kelaynak kuşu,mitolojik figürler ile çiçek
desenlidir.2000 yılı Zeugma A . bölgesi kurtarma kazılarında mozaik,heykel ve binlerce
buluntuyla,Poseidon ve Euphrates vilalarının duvarlarında yaklaşık 120 metrekare
ebatında fresk(duvar resmi) de bulunmuştur.Burda bulunan freskler,genel olarak kuru
sıva üzerine yapılmasına karşın az sayıda,yaş sıva üzerine de yapılmış örnekleri de vardır.
Dönemin inancını yansıtan konuların dışında hayvan figürleri de işlenmiştir.Bu Figürler
geometrik ve bitkisel figürlerle süslenmiştir.Üst üste yapılan fresklerde görülen figür ve
motifler
I.kat fresklerde;üçgen,baklava dilimi,daire ve benzeri geometrik motifler.
şunlardır:
II.kat fresklerde;mitolojik insan,hayvan figürleri,bitkisel bezemeler,içki kabı,mimari
motifler.
III.kat
IV.kat fresklerde;tek katlı krem rengi boya.
fresklerde;bitkisel
motifler
ve
yazı
görülmektedir.
ZEUGMA MOZAİKLERİ
Akhilleusun Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası Onu Skyros adasına ,
Kral Lykomedesin sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek sarayda
yaşayan Lykomedesin diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen günlerde
Akhilleusun Troya seferine katılmaması halinde Troyanın alınamayacağı kehanetleri
üzerine Odysseus . Onu aramaya başlar. Akhilleusun savaşçı ruhunu çok iyi bilen
Odysseus Kral Lykomedesin sarayına akıllıca bir plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı
kılığında Lykomedesin haremine girer. Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın
eşyaları ile birlikte birkaç silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar . takı ve kumaşlarla
ilgilenirken , kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır
ve kullanmaya başlar. Odysseusun planı tutmuştur ve Akhilleusun gerçek kimliği ortaya
çıkmıştır. Zeugmadan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir edilmektedir.
Antiope çok güzel bir kadındır. Antiopenin dillere destan güzelliğini gören tanrıların
tanrısı Zeus Ona aşık olur. Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek ayin eden
erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiopeye yaklaşır. Antiopenin gönlünü çalan
Zeus un güzel kadından iki çocuğu olur. Ancak Zeusun terketmesiyle güzel Antiope
ortada kalır. . Babasından korkup evden kaçan Antiopes daha sonra Sikyon Kralı
Epopeusla evlenir.
Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve
çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı
olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat
Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in
olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve
üretem denklemini kurmuştur. Ayrıca, Demeter büstü sırasıyla sekizgen kuşak, sekizgen
dalga kuşağı, doksan derece döndürülerek iç içe geçirilen iki eşkenar dörtgen ve bu
dörtgenlerin sekiz köşesi aralarında sekiz balta betimi bulunan bezeklerin merkezindedir.
Sekiz sayısının geometrik bezeklerle verildiği bu kompozisyon köşeleri ışkın süren bitkisel
bezekli kare içine yerleştirilen dairevi bir kuşakla çevrilir. Bu panodaki sekiz sayısı
Demeter’in kızı Persophone ile ilişkili olmalıdır. Çünkü Zeus Persophone’nin yılın üçte
ikisini (sekiz ay) yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in geri kalan üçte
birini yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesi kararlaştırmıştır. Demeter tapımında
da (efsanesinde) Persephone’den ayrılmaz. Bu anne kıza “ilk tanrıça” da denir. Bu
sebeplerle anne kız Belkıs/ Zeugma mozaiklerinde de birbirinden ayrılmamış olup, burada
Persophone sekiz sayısı kuralına göre yerleştirilen geometrik bezeklerle temsil edilmiştir.
Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki
kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugmanın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği
konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene
kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine
dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia
mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir.Gaia , Hesiodosun
Theogoniasında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homerosun . poemlerinde hiç görülmez.
Hesiodosa göre Gaia, Khaostan hemen sonra ikince olarak doğmuş, Onun hemen ardından da
Eros (aşk) gelmiştir.Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Göku (Ouranos)
ve Dağları, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontosu doğurdu.Gökün doğuşundan
sonra , Gaia Onunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan
çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus
ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdular.Bunlar dişi
tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronostur. Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve
gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar.Adları:Arges, Steropes ve Brontes di.Ve
nihayet Ouranosun aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı
varlıklar olan Hekatogkheirler doğdu.
Daidalos’un yaptığı işlerin resimlendiği taban mozaiği Belkıs’Zeugma kentinde, ikinci
yerleşim terasında Gaziantep Müzesi başkanlığında Nantes Üniversitesiyle yapılan katılımlı
1999 yılı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Bu mozaik Roma villasına ait yemek
odasının taban mozaiğidir. Anılan mozaikte altı figür mevcuttur. Soldan sağa: oturan
Pasiphae, ayakta duran kızı Ariadne, Daidalos’la sohbet eden Tropos, ahşap yontan
İkaros resimlenmiştir. Sağ alt köşede Minos boğasının kesik başına ok tutan Eros, sağ üst
köşede ise Labyrinthos sarayı yer alır.
Tasvir panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir
erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad – sağa doğru yürüyen ve
kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu bölümde tahrip
olması nedeniyle) . anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta oturan giyimli bir kadın ile
çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı
hareli bir erkek figürü hahtın hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru
yürüyen giyimli iki kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş , sağdaki daha sağlam ve
elinde içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır. ) en sağda ise iki elinde
de bir tür flüt tutan bir kadın ile , arkasında vücudunun üst bölümü çıplak, dağınık saçlı
ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır. Merkezdeki grubu oluşturan çifttin yanında bir
“ Çocuk Eros”un bulunması bunlara yönelik bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın
ile, kollarının hareketinde Ariadne’nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi
uzattığını veya baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının
varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini, başka bir
deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos’un Ariadne’yi Naxos adasında
bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri, Dionysos konulu
kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden , buradaki sahneyi de Thiasos’ dan çok
Dionysos ile Ariadne’nin düğünü olarak yorumlamak daha uygun olsa gerektir. Sol
baştaki Menad , bu evlilikten hoşnut olmayan , Dionysos’u yitirmek üzere olmanın
huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir sevgili durumundadır.
Anadolu kökenli şarap ve doğa tanrısı Dionysos , ve zafer tanrıçası Nikenin bir arada
görüldüğü bu mozaikte ; Dionysos , Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından
çekilen bir arabanın içinde görülmektedir. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir
bakkha görülmektedir. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısıdır. Bu
dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkıyor. İnsanın kendini aşması ve
sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus,
bayanlara da Bakkha denirdi.